ÇAMURLU SU, YOLLAR, RİZİKO
Kahverengi,
ama kahve değil adı, çamurlu su! Camı açtığımda aldığım toprak ve çimen kokusu,
içtiğim kahveyi çamurlu su rüyasına büründürdü. Güzel kokuyor… Yağmur ağaçları
asfaltları ve kuşları yıkarken bir de bu kokuyu bırakır ardında, söyleyemediği
bir söz vardır.
“Beni unutma, çünkü yine
geleceğim.. Kokumu bırakıyorum, mahçup etmeyeyim diye bir şey demiyorum sana.”
Düşüncelere dalıyor, dalıyor,
dalıyorum…
Geçer
mi günlerce evden hiç çıkmadan, beynine oksijen gitmeden, solumadan onlarca
kilometrelik yolun asfalt yorgunluğunu… Ne garip hayatımızda yollar ne kadar
çok yer kaplıyor. Bir yerlere gitmek bazen yeni başlangıçlar, bazen ayrılıklar,
bazen bir kaçış oluyor. Orada, oracıkta duran hayatımızda içimizi kaşarlandırmış
bir şey var. Öylesine bir kaşarlanma ki bu, artık ne olursa olsun
heyecanlanamıyoruz, sevinemiyor, memnuniyet duyamıyoruz. Alışkanlıklar,
gündelik düşünceler, meşgaleler, merhaleler...
Bazen
de ne kadar uzaklara kaçarsan kaç hep olduğun yerde debelenmektesin, seni
hareket ettirmeyen karabasan rüyalarından birini görmektesin. Hesaplar kitaplar
yaptın, duygusal yatırım yaptın yahu kolay mı! Herşey tuzla buz oldu. Ama ben
sana bir tavsiyede bulunayım, rizikonun en yüksek olduğu kumar duygularla
oynanır. Zaten sen en başından beri o kumarbazların duyduğu garip bağımlılığın
esiriydin, kazanan sen olacaktın! Hep kazanacaklarını düşünürler nedense, ama
öyle düşünmeseler de tutkuyla bağlı olmazlar ki oyunlarına… Tutku olmadan da oyun
oynamanın hiçbir anlamı kalmaz. Yaşamımızda bizi mutlu ve mutsuz eden çoğu şey
bu ironiyi içinde taşır. Bazen en doğru hesapları da yapsanız, tutkunuzu doruklara
da taşısanız dışsal bir nedenden ötürü de kaybedebilirsiniz. Çünkü baştan
yalnızlığı kabul etmediniz, toplumsalsınız ve takım arkadaşınız/arkadaşlarınız
bu oyuna sizin kadar tutkuyla sarılmamış olabilir ve siz bunu hesaba katmamış
olabilirsiniz.
Risk almazsak, ne mutlu oluruz,
ne de mutsuz… İkisinin ortası diye bir şey kabul etmiyorum. Bir oyunda ya
kaybeder ya da kazanırsınız…
Tat
tuz biberlensin ister, bir tılsımbaz gelsin de içimizi okusun isteriz, o dakka
alnından öperekten onu, hadi al da beni başka biriymişim gibi hissedebileceğim
bir yerlere ışınla demek ? Ah ne güzel olurdu… Bazen duvarda asılı duran
manzara resmine dalıp gidiyorum. İçinde bir yerlere yerleşiyorum. Orada olmak
istediğim kişiyim. Daha uzun, daha zayıf, daha güzel, daha daha… Tamam burası
komik oldu ama böyle işte, madem hayal kuruyorum, kendimi de istediğim hale
getirebilirim. Hep niye daha daha diye debelenip dururuz onu da bilmem. Oysa ben
aslında biraz da bende olmayan şeylerden oluşuyorum.
Kahvem
de bitti, yazım da bu kadar…
"Hep niye daha daha diye debelenip dururuz onu da bilmem. Oysa ben aslında biraz da bende olmayan şeylerden oluşuyorum." İle beni benden aldın bu saatte ve ne tesadüf benimde kahvem bitti tam bu cümlede.
YanıtlaSil:)
YanıtlaSil