EK - 1
EKVADOR
Dünya
üzerinde Ekvador’un yerini gösteren harita.
Resmi
adı Ekvador Cumhuriyeti’dir. Güney Amerika’nın kuzeybatısında, Peru, Kolombiya
ve Büyük Okyanus arasındayer alır. Yüzölçümü 300398 km²’dir. Başkenti Quito
olan Ekvador’un başlıca şehirleri Guayaquil, Cuenca, Ambato, Riobamba,
Latacunga, Loja ve Iberra’dır.
Ekvador Halkı
Etnik
bakımdan karışık bir yapı gösteren ekvador nüfusunun (1980) yaklaşık %50’si
Yerlilerden %40 ise Mestizolardan oluşur. Sayıları giderek azalan
yerliler daha çok dağlar arasındaki vadilerde toplanmıştır. Çhimboraso’da
oturan Pruha kökenliler en büyük ve en yoksul yerli topluluğunu oluşturur.
Amazon havzasının başlıca yerli topluluğu olan Hivarolar küçük kabile ve aile
birimleriene ayrılır. Geçmişte kelle avcılığı yapan bu halk giderek ekvador
toplumu içinde erimektedir. Toplam nüfus içindeki oranları %8.5’ i bulan
beyazların büyük bölümü XVI. yüzyıl ile XIX yüzyıl başlarında Ekvador’a gelen
İspanyolların soyundan gelir. Sömürge döneminde Afrika’dan köle olarak getrilen
Siyahların başlıca yerleşme alanları kuzey kıyılarıdır. Avrupa – Afrika karışımı
kökenli Mulattolar’da genellikle kıyılarda yaşar. Ülke nüfusunun tamamına
yakını resmi dil olan İspanyolca konuşur; bununla birlikte yalnızca Keçua
dilini bilen bazı yerlilerde
vardır. Halkın büyük çoğunluğu Katolik mezhebine bağlıdır.
Yoğun bir yoksulluğun sürdüğü kırsal
kesimde halkın büyük bir bölümü bambu ve kerpiç evlerde oturur. Yağmur
ormanlarından açılan tarlalarda ekim yapılabilen doğu bölgesinde, geniş
plantosyon ve arazilerin bulunduğu kıyı ve vadilere göre daha seyrek bir
yerleşim görülür. Küçük çiftlik sahibi köylüler malikanelerde kiracı olarak
çalışır. Büyük toprak sahipleri genellikle kentlerde oturur. Büyük kentlerin
nüfusu hızla artmaktadır. Özgün bir mimari yapısı Quito, Latin Amerika’nın en
güzel kentlerinden birisidir. Guayaquil ülkenin başlıca limanı ve ticaret
merkezidir. Cuenca geleneksel kültür kurumları ve gelişen sanayisi ile tanınır.
Ülke topraklarının yalnızca %9’ unun
ekime elverişli olmasına karşın, tarım sektöründe toplam işgücünün yaklaşık
üçte biri çalışır. Başlıca tarım ürünleri, şeker kamışı, kakao ve kahvedir.
Modern teknolojik yöntemleri yalnızca Ekvador’un dünyanın önde gelen
üreticileri arasında yer aldığı muz üretiminde uygulanır. Öteki öenmeli ürünler
mısır, pirinç, patates, portakal ve manyoktur.
1970’lerde kıyı ve doğu
bölgelerindeki petrol ve doğal gaz yataklarının işletmeye açılmasıyla gelişen
madencilik sektöründe toplam işgücünün çok küçük bir bölümü çalışır. Ülkenin
ortagüneyindeki dağlarda bulunan Chaucha’ da zengin bakır yatakları işletilir.
Öteki önemli madenler altın ve gümüştür.
1979
anayasası uyarınca temsili demokrasi ile yönetilen Ekvador’da yürütme gücü 5 yıllık
bir dönem için seçilen devlet başkanın elindedir. Bir kabine aracılığıyla
hükümet işlerini yöneten devlet başkanı, aynı zamanda üst düzeydeki yerel
yöneticileri atar. Yasama yetkisini kullanan ulusal meclis 4 yılda bir seçilir. Ülkede çok sayıda siyasal
parti bulunduğundan, bir partinin tek başına mecliste çoğunluğu elde etmesi pek
sık görülmez. Siyasi yaşamda Caudillo’lar (askeri şefler) önemli rol oynar.
Yargı sisteminin başında üyelerinin meclisce seçilen yüksek adalet smahkemsi
bulunur.
İlköğretim 6 – 14 yaş arası çocuklar
için zorunlu ve parasızdır. Devlet okullarının mezheplerle bağlantısı yoktur.
Bununla birlikte devletten mali yardım gören laik ve dinsel özel okullarda
vardır. En büyük yüksek öğretim kuruluşu Quito’da bulunan Ekvador Merkez
Üniversitesi’dir (1586). Kitle iletişim araçları hükümetten bağımsızdır. Sosyal
sigorta sistemi bütün kamu ve özel kesim çalışanlarını kapsar. Sağlık koşulları
genellikle kötüdür. Yetersiz beslenme okul öncesi çağdaki çocukların yaklaşık
yarısını etkiler. Gelenkesel tedavi yöteminin sürdüğü kırsal kesimde sağlık
hizmetleri büyük ölçüde ebeler tarafından sağlanır. Sendikal etkinlikler
üzerindeki kısıtlamalar, askeri yönetimin sona ermesinden sonra kaldırılmıştır.
Kültürel Yaşam
Ekvador’un doğal yapısı ve zengin folklorü
çeşitli sanatlara özgün bir nitelik kazandırır. Edebiyatta genellikle Antlar ve
Yerlileri konu alan temalr işlenir. Müzik yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır;
halkın çoğunluğu bir müzik aleti çalmasını bilir. Ekvador müziğinin en belirgin
özelliği taşıdığı hüzünlü havadır. Yarabi denen halk şarkısı Antların
uyandırdığı yoğun yalnızlık duygusunu yansıtır. Ama çoğu ezgiler hüzünlü
yapılarına karşın şenliklerde seslendirilir.
1944’de ulusal kültürür korumak ve
yönlendirmek amacıyla kurulmuş olan Ekvador Kültür Evi’nin bir çok yerel şubesi
vardır. Kitaplık müze ve arşiv gibi merkezi kuruluşların hepsi bu kuruma
bağlıdır. Öteki önemli kurumlar. Halk Sanatlarını Geliştirme Merkezi ve
uygulamalı sanat, seramik ve dokuma ile ilgili atolyeleri olan Ekvador El
Sanatları Enstitüsüdür.
Türkiye – Ekvador Cumhuriyeti
Siyasi İlişkileri
Ekvator,
2009 sonunda Ankara’da bir Büyükelçilik açmıştır.İki ülke Dışişleri
Bakanlıkları arasında ilk kez 9-11 Haziran 2010 tarihlerinde Ekvator’da
gerçekleştirilen siyasi istişarelerin bir sonraki toplantısının Temmuz 2011’de
Ankara’da yapılması öngörülmektedir.
Ekonomik
ilişkilerin geliştirilmesi iki ülkenin ortak hedefleri arasında yer almaktadır.
İkili ticaretimiz son yıllarda artış göstermektedir. 2010 yılında Ekvator’a yönelik
ihracatımız 35 milyon, ithalatımız ise 79 milyon ABD dolarına ulaşmıştır.
İhracatımızda başlıca ürünleri demir-çelik ürünleri, sentetik kablo, kara
ulaşım araçları, tekstil lifi, meyve-sebze, makine ve cihazlar oluşturmaktadır.
İthalatımıza ise meyve-sebze, kahve ve kakao ürünleri yer almaktadır.
28
Kasım-4 Aralık 2010 tarihlerinde Ekvator Dışişleri ve Ekonomik Entegrasyon
Bakanlığı Ticaretten sorumlu Bakan Yardımcısı Francisco Rivadeneira’nın
ülkemizi ziyareti vesilesiyle, 1 Aralık 2010 tarihinde “Türkiye-Ekvator Ticari
İşbirliği Anlaşması” ve “Ekonomik ve Ticari Ortaklık Komisyonu (JETCO)
Protokolü” imzalanmıştır.
Diğer
taraftan iki ülkenin iş çevreleri arasındaki ilişkilerde de son dönemde
canlanma gözlenmektedir. DEİK heyetinin 20-24 Eylül 2010 tarihleri arasında
Ekvator'u ziyareti vesilesiyle İşbirliği Mutabakat Zaptı imzalanmıştır.
Türkiye
ile Ekvator arasında ayrıca “Enerji Sektöründe İşbirliği Anlaşması”
bulunmaktadır.
Son
olarak Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa’nın 15 Mart 2012’ de Türkiye’ye
düzenlemiş olduğu resmi ziyarette iki ülke arasında İşbirliği Çerçeve
Anlaşması, Çevre Mutabakat Muhtırası, Turizm Alanında İşbirliği Anlaşması,
Kültürel ve Eğitim İşbirliği Çerçeve Anlaşması İmzalanmıştır.
ŞİLİ
Dünya
üzerinde Şili’nin yerini gösteren harita.
Resmi adı Şili Cumhuriyeti’dir.
Büyük Okyanus kıyısında yer alan Şili, kuzeyde Peru, kuzeydoğuda Bolivya ve
doğuda Arjantin ile sınırlıdır. Büyük Okyanus kıyısı boyunca uzanan ülenin
yüzölçümü 741767 km²’ dir. Başkenti Santiago olan ülkenin, başlıca öenmli
şehirleri şöyledir; Valparaiso, Concepcion, Vina del Mar, Antofagasta,
Talcahuana, Tenmaco, Chillan ve Valdivia’dır.
Şili Halkı
Şili toplumu çeşitli ırkların sürekli
kaynaşması sonucu oluşmuştur. İspanyollar Şili’ye geldiği vakit, 600.000 ile
1.000.000 arasında yerlinin olduğu, bunların yarıdan fazlasının, Bio-Bio
bölgesinden başlayarak ülkenin güneyinde
toplanmış olduğu tahmin edilmektedir. Bu
sebepten dolayı, nüfusunun çoğunluğunun temelinin İspanyol ve yerli
karışımından meydana geldiğini söyleyebiliriz. İber Yarımadası’ndan yavaş
yavaş, kadınların hatta ailelerin gelmesiyle birlikte doğrudan İspanyol
soyundan olanların doğması, yeni var olmakta olan bu milletin, çoğunlukla
yüksek sınıfın kökenini oluşturacaktır. Daha sonraları onlar, Criolloolarak tanınacaklardır.
18.
yy’daki ticari gelişme ve görülen istikrarın yeni aristokrasinin oluşmasında
pay sahibi olması, ticari alanda özel bir başarı elde edecek Bask, Navarro,
Kastilyalılar gibi yeni göçmenlerin gelmesine sebep olur. Aynı şekilde bu
yüzyılda, etkileri ve katkılarıyla önemli olacak olan Fransız, İtalyan ve
İrlandalılar da gelmeye başlar.
19.
yy’da Araucania bölgesine ve daha güneye göçmen çekmek amacıyla ilk iskân
kanunları çıkarılır. Çok sayıda Alman göçmeni ve hatta İsviçreliler ve
Fransızlar gelir. Bunu müteakip olarak, Yugoslav kökenli göçmenlerin ve adı
geçen milletlerden yeni grupların gelişi izler.
Genel
olarak, Şili, genç bir nüfusa sahiptir ve neredeyse toplumun yarısının yaş
ortalaması 25 civarıdır. Erkek ve kadınların sayısı hemen hemen eşitlenmiş
durumdadır. Tüm ülkede İspanyolca konuşulmakla birlikte aynı zamanda güneyde,
Mapuche’lerin konuştuğu Pascuence gibi diller de bulunmaktadır. Bölgesel,
dinsel ya da etnik sebeplerden dolayı bölünmüşlük arz etmeyen bir toplumdur.
Çoğunluğun dini Katolik olmakla birlikte inanç özgürlüğü hâkimdir.
Kültürel Yaşam
Çeşitli kültürlerin bir araya gelmesi gelenek
ve görenekleri bakımından zengin bir ulusun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu
gelenekler coğrafi bölgelere bağlı olarak değişiklik göstermesine rağmen
bazıları ülkenin tümünde görülmektedir. Bayramlar arasında en önemlisi; her yıl
18 Eylül’de kutlanan, “18 bayramı”dır. Bu bayram, 18 Eylül 1810 yılında, ilk
kez bir Hükümet Meclisinin kurulmasını anmak amacını gütmektedir. Bu bayramda,
dallardan ve ağaç kütüklerinden oluşturulan ve “ramada” olarak adlandırılan
yerlerde dans edilir, içkiler içilir ve Şili’nin tipik yemeklerinden yenir. Bu
kutlama Şili’nin tüm kasaba ve şehirlerinde gerçekleşmektedir.
Kuzeyde,
Temmuz ayı boyunca Tirana Azizesi’nin onuruna kutlanan bayramda, Katolik inancı
eski danslar, semboller ve And müziği ile birleşerek icra edilir. Bu bayram,
daha düşük bir seviyede, başka bir kuzey kasabasında gerçekleştirilen bir başka
ayin ile Andacollo Azizesi’nin anısına kutlanmaktadır.
Güneye
doğru mitler ve efsanelerle Chiloé adasında kök salmış ama aynı zamanda oldukça
ilginç bir gelenek yaşatılmaktadır: La minga.
Bu sözcük ortaklaşa ev nakliyatı demektir, yani başka bir yere taşınmak isteyen
biri, evini o yörede yaşayan tüm insanların yardımıyla taşır. Bu işlem şu
şekilde gerçekleşmektedir; ahşaptan yapılmış evler kalın kütükler üzerine
yerleştirilir ve gideceği yere öküzler tarafından yavaşça çekilerek götürülür.
Bazen evin taşınması deniz yoluyla da gerçekleşebilir. Taşınma işlemi bittikten
sonra, ev sahibi komşularını ve ona yardım edenleri taşınmış olduğu yeni evinde
büyük bir ziyafet vererek ağırlar.
Özellikle
orta ve güney kesimde görülen başka bir gelenek daha vardır: Rodeo denilen,
yarımay şeklinde dairesel ahşap bir yapı içerisinde gerçekleştirilen, iki
atlının, genç bir boğayı, daha önceden belirlenmiş noktalarda atlarla yolunu
kesene kadar süren takibinden ibarettir.
Yılın
belirli bir kısmı boyunca yarışma şeklinde gelişen bu olay çerçevesinde,
Huaso’ların (ülkenin orta kesiminde kırsal alanda erkeklere verilen ad)
giydikleri kıyafetlerle katıldıkları bu kutlama gerçek bir bayram havasında
yaşanır ve ramadalar kurulur. Çiftçi kesiminin tipik bir bayramıdır.
Şili’nin
belli başlı gelenekleri büyük oranda tarım sektörü ile bağlantılıdır. Örneğin;
Şili milli dansı, Cueca, kırsal kesimin dansıdır. Aslında bu dansın çıkış
noktası bir horozun tavuğu kur yaprak kovalamasını simgelemesidir; gitar,
akordiyon, arp, zilli tef gibi enstrümanlar eşliğinde, hem erkek hem de kadın
ellerindeki beyaz mendilleri sallayarak Cueca yaparlar. Salonlarda icra edilen
Salon Cueca’sının giysileri Endülüs bölgesine özgü bazı özel kıyafetler ile
büyük benzerlikler gösterir. Bu dansın kökeni Sömürge(Colonia) dönemine kadar
uzanır ve hiç şüphesiz ülkenin kökeninden gelenleri İspanyol unsurları ile
harmanlayan bir gösteridir. İspanyol unsurlarından biri olan gitar, Şili
müziğine en iyi uyumu sağlayan popüler müzik aleti olmuştur. Hemen hemen her
zaman Kuzey And kültürüyle bağdaştırılan Şili müzik kültürünü oluşturan
üflemeli ve vurmalı çalgılar, Mapuche’ler arasında da yaygındır. Kamıştan
yapılmış trompet tipi enstrüman olan La Trutruca da bunlara bir örnek teşkil
eder.
Kompozitör,
aranjör, şair, zanaatkar da olan, Violeta Para, belki de özgün Şili müziğinin
en önemlisi temsilcisidir. Kuzey, Güney kesim kırsal hayatının tüm ifadelerini
müziğinde bir araya getirmiş ve aynı zamanda Gracias a la Vida(Hayata Şükürler
Olsun) adlı şarkısıyla da konu bakımından evrensel nüansları yakalamayı
başarmıştır.
Türkiye – Şili Siyasi İlişkileri
Şili
ile siyasi ilişkilerimiz, Osmanlı İmparatorluğu zamanında 1913 yılında
Madrid’de imzalanan Konsolosluk İlişkileri Protokolü ile başlamıştır. Bunu
takiben iki ülke arasında imzalana antlaşmalar sırasıyla şöyledir;
-
30 Ocak 1926’da Dostluk Antlaşması imzalanmıştır.
-
30 Kasım 1990’da turistler için “Vizeden Muafiyet
Antlaşması” imzalanmıştır ve halen yürürlüktedir.
-
Diplomatik,
resmi hizmet ve hususi pasaport hamillerinin 90 günü aşmamak kaydıyla vizeden
muaf tutulmaları hususundaki antlaşma 2000 yılından beri yürürlüktedir.
-
Ticaret ve Ekonomik, Teknik ve Bilimsel İşbirliği
Antlaşması 1994 yılında yürürlüğe girmiştir.
-
Kültürel, Bilimsel ve Eğitim İşbirliği Antlaşması, 1996
yılından beri yürülüktedir.
-
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Antlaşma, 1998’de imzalanmıştır.
-
12 Ekim 2004’te, 2004–2006 yılları için Kültür, Eğitim,
Bilim, Gençlik ve Spor alanlarında değişim programı imzalanmıştır.
-
14 Temmuz 2009’da Türkiye ile Şili arasında ‘Serbest
Ticaret Antlaşması’ imzalanmıştır.
TÜRKİYE’NİN LATİN
AMERİKA İLE SİY
Osmanlı
İmparatorluğu ile bazı Latin Amerika ülkeleri arasında diplomatik ve
konsolosluk ilişkileri 19. yüzyılın sonlarında başlamıştır. Osmanlı
İmparatorluğu’nun yıkılışı ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türkiye
Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile birlikte Latin Amerika ülkeleriyle Türkiye
Cumhuriyeti arasında diplomatik ilişkiler kurulmaya başlanmıştır. 1926 yılında
imzalanan Dostluk ve İşbirliği Anlaşması ile Şili, Türkiye Cumhuriyeti’ni
tanıyan ilk Latin Amerika ülkesi olmuştur. Bugün Türkiye’nin Arjantin,
Brezilya, Şili, Küba, Meksika, Kolombiya, Peru ve Venezuela’da Büyükelçilikleri
ve Brezilya’nın Sao Paulo şehrinde bir Başkonsolosluğu bulunmaktadır.
Türkiye’nin
bölge ile ilişkileri her zaman dostane ancak 1990’lara kadar durağan
olagelmiştir. Coğrafi uzaklık ve temas azlığı gibi nedenlerle ilişkiler
arzulanan seviyeye ulaşmamıştır. Bununla birlikte, Dokuzuncu Cumhurbaşkanı
Sayın Süleyman Demirel’in 1995 Nisan ayında Arjantin, Brezilya ve Şili’yi
kapsayan resmi ziyareti, tarihte bir Türk Cumhurbaşkanının Latin Amerika’ya
gerçekleştirdiği ilk ziyaret olarak, Türkiye-Latin Amerika ilişkilerinde bir
dönüm noktası teşkil etmiştir.
EK – 2
Ekvador Büyükelçisi Sayın
Augusto Alejandro Saa Corriere ile Yapılan Mülakat
1.
Türkiye’yi sosyo-kültürel anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bana göre
Türkiye kültürel olarak çok zengin bir ülke. Sosyal ve kültürel açıdan çok
zengin ve birçok unsuru birarada bulunduruyor. Özellikle geçmişi ile, tarihi
ile köklü ve büyük bir ülke. Bu tarihsel birikim Türkiye’ye kültürel anlamda
birçok şey katmış, çeşitlilik kazandırmış diye düşünüyorum.
2. Bu bağlamda Türkiye ve
Ekvador kültürü arasındaki benzerlikler ve farklılıklar hakkında neler
söyleyebilirsiniz?
Türkiye
ve Ekvador birbirinden hem çok farklı hem de çok benzer ülkelerdir diye
düşünüyorum. Benzerlik olarak bakmak gerekirse iki ülke de değişim ve
gelişimden yana. Bizler de Türkiye de sürekli bir yenilik arayışı
içerisindeyiz. Sosyal açıdan Türkiye gibi biz de farklı etnik grupları barındırıyoruz.
Bunun yanında iki ülkede de sosyal seviyeler açısından farklılıklar mevcut. İki
ülkede de gelir dağılımında problemler var. Bunlar ortak noktalarımız.
Farklılıklara
bakacak olursak diyebilirim ki, Türkiye sosyal yaşamı zenginleştirmek için,
özellikle fakirliği ortadan kaldırmak için çok çaba sarf ediyor, bunu başarıyor
da. Türkiye’yi sosyal politikalar konusunda oldukça başarılı buluyorum. Ancak
biz henüz fakirliği ortadan kaldırmak için çok fazla yol kat edemedik. Türkiye
Ekvator’a kıyasla çok daha konservatif, yani tutucu ve gelenekçi bir ülke.
Ekvador ise dünyaya daha açık, farklılıklara daha hoşgörülü. Aslında sizde
ülkenizin doğusu neyse, biz de Latin Amerika’da öyleyiz. Yani kültürel olarak
Ekvador da Latin Amerika’nın doğusu olarak düşünülebilir. Ekvador erkeklerini
maço olarak değerlendirirdik ama Türkiye bizden daha kötü. Türkiye’de kadınlara
verilen değerin seviyesi çok düşük, kadınlara değer verilmiyor. Biz birçok
yerli halkla birarada yaşıyoruz, adaptasyonumuz kuvvetli, Türkiye bu tür
konularda problemler yaşıyor. Şüphesiz Türkiye büyük ölçüde doğu kültürü
etkisinde, dolayısıyla Türkiye’yi daha çok bir Ortadoğu ülkesi olarak
görüyorum. Dillerimiz çok farklı, bu durum da kültürel ilişkilerimiz açısından
zor bir durum.. İspanyolca ve Türkçe birbirine hiç benzemiyor.
3. Ülkeniz halkının
Türkiye hakkındaki algısı hangi unsurlarla şekilleniyor?
Ülkemde
Türkiye’yi neredeyse hiç tanımıyorlar. Sadece Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili
ufak tefek bilgiye sahipler, o da çok fazla değil. Temelsiz birtakım bilgiler
bunlar. Hala Türkiye’yi Osmanlı’nın bir devamı olarak görüyorlar hatta bir Arap
ülkesi olarak görülüyor, buna ben de dahilim. Tabi bunun bazı nedenleri var.
Oradaki kütüphanelerde Türk yazarların hiçbir eseri yok Latin Amerika’ya
Türkleri tanıtacak türde bizzat Türk yazarlar tarafından yazılmış ne edebi ne
de sosyal hayatı anlatan bir kaynak mevcut değil. Dolayısıyla Türkiye’yi ve
Türkleri bilmemize olanak sağlayacak pek fazla birşey yok.
4. Peki sizce Türkler
Latin Amerika’yı tanıyor mu?
Aynı şekilde
Türkler de Latin Amerika’yı hiç tanımıyorlar diye düşünüyorum. Buradaki
kütüphanelerde de bizler hakkında hiçbir kaynak yok. Bizler Türklere göre çok
çok uzak bir kıtadayız, adeta erişilmez durumdayız. Hangi dili konuştuğumuzu
bile bilmiyorlar. Türkler orayı sadece Brezilya, Meksika’dan ibaret bir yer
olarak görüyorlar. Biz nasıl Türkiye’yi bir Arap ülkesi sanıyorsak,
Türkler de Latin Amerika’yı futbol, uyuşturucu ve suç ülkeleri olarak
görüyorlar ya da sadece Brezilya dizilerinden tanıyorlar. Türkiye’deki elit
kesimin bile oradan haberi yok, bilmiyorlar.
5. Kitle iletişim
araçlarının yaygınlaşması ve küreselleşme olgusu, coğrafi uzaklıkların
iletişime olan olumsuz etkisini minimalize etmiştir. Sizce de böyle midir,
yoksa coğrafi uzaklık kültürel ilişkilerin gelişmesinde hala bir engel midir?
Teknoloji
tabiki iletişimi etkiler. Ama kullanmak lazım. İnternet iki ülke arasındaki
ilişkileri kolaylaştırmak için etkili. Mesela sizin durumunuzu ele alırsak,
ödevinizi yapmak için buraya gelmeden önce internette Ekvador hakkında bilgi
edinmek için küçük de olsa bir bilgiye ulaşabiliyorsunuz. İnternet bilgiye
ulaşmada kolaylık sağlayan bir yol. Ancak istemek önemli, imkanları kullanmada
istek yok, o yüzden de aradaki mesafe hala mevcudiyetini koruyor. Teknoloji
henüz bu uzaklığı aşamadı.
6. Peki sizce ilişkileri
kuvvetlendirmek için ne yapmak lazım?
Enstitülerin
bu tür ilişkileri geliştirmede çok faydalı olacağını düşünüyorum. LAMER buna
çok iyi bir örnek. Herkesi bir araya getiriyor. (Latin Amerika Ülkeleri ve
Türkiye) Türkiye’de LAMER gibi başka bir örnek yok. Bunun örneklerinin
çoğaltılıp geliştirilmesi lazım. Ankara Üniversitesi dışındaki diğer
üniversitelerde de bu tür enstütüler çoğaltılabilir. Kültürel aktiviteler
artırılabilir. Karşılıklı değiş tokuş yapabilecek hiçbir şey yok. Latin
Amerika’da da bu tür etkinlikler yok maalesef, bizim ülkemizde ise hiç yok
zaten.
7. Türkiye, halkının
çoğunluğu müslüman olan bir ülke, coğrafi konumu itibariyle de birtakım
farklılıkları var. Bu durumda kültürel ilişkilerde bir doku uyuşmazlığından söz
edilebilir mi?
Ben din
konusunun uluslararası ilişkilere yansıyacağını sanmıyorum. Mutlaka ilişkilerin
gelişeceğini düşünüyoruz. Uluslararası ilişkileri geliştirmek bakımından
muhakkak birşeyler buluyoruz. Ortadoğu’daki devletler dinine çok bağlı, biz bu
konuda son derece saygılıyız. Güncele dönük yorum yapmak gerekirse
Ortadoğu’daki ve Afrika’daki ülkeler dinsel kökler bulmaya çalışıyor, bu
aşikar. Bu durum uluslararası ilişkilere yansımaz. Bunların ilişkileri
etkileyeceğini sanmıyorum, din kesinlikle engel değil, saygı duyuyoruz.
Şili Büyükelçisi Sayın Jorge
Patricio Arancibia Reyes ile Yapılan Mülakat
1. Türkiye’yi sosyo-kültürel
anlamda nasıl değerlendiyorsunuz? Bu bağlamda Şili - Türkiye kültürü arasındaki
benzerlikler ve farklılıklar nelerdir?
Ben size
iki açıdan konuşabilirim Şili ve Türkiye her açıdan çok büyük benzerlikleri
olan iki ülkedir. Yani Türkiye ve Şili halkının periyotipi, görünüşü fiziksel
yapısı da birbirinden hiçbir fark gözetmeksizin hep aynıdır.
Kültürel
bölüme gelince işte o zaman farklılıklar başlar. Çünkü ikimiz de iki farklı
dünyanın ülkeleriyiz. Yani buraya ilk geldiğim andan itibaren gözlemlediğim
önemli noktalardan birisi Türk yapısı, aile yapısı baz alınarak gelişen
bir sistem içerisinde. Yani Türkiye’de aile çok önemli bir mihenk taşı. Şili’de
biz daha açığız daha özgürüz bu konuda her birey kendi hayatını deneyimlemek
durumundadır. Bu en büyük farkı ortaya koyuyor aslında. Örnek vermem
gerekirse dini anlamda Türkiye’de biraz daha konservatif bir yapı söz konusu,
örneklerini de sokakta günlük yaşamda görebiliyoruz. Baş örtüsü türbana da önem
verilmesi nedeniyle. Şili’de din bunun tam karşısında daha özgürlükçü yani her
hangi bir baskı uygulamadan daha çok insanların dini anlamda kendi bireysel
seçimleriyle alakalandırılıyor.
2. Daha önce yaptığımız başka bir görüşmede din konusunda
Türkiye dünyada en az kadına değer veren ülke olarak görülmüştü. Sayın
Büyükelçi bu konuda ne düşünüyor?
Bence
Türkiye’de kadınlara az değer verilmesi söz konusu değildir. Bu, kişilerin
toplum içerisindeki rollerine bağlı birşeydir. Ben küçükken annem ya da bizim
ailemizdeki bayanlar aynı Türkiye’deki annelerin, Türkiye’deki bayanların
çocukları üzerinde ya da aileleri üzerinde oynadıkları rollerle aynıydı.
Örneğin Şili’de de aynı şekilde zamanın ilerlemesi ve modernizasyon sürecinde
kadınların toplumdaki rolü de önem kazanmaya başladı ve evden dışarı çıktılar.
Ama daha öncesinde bizde de kadınlar çoğunlukla evdeydiler.
Her zaman
savunduğum bir nokta, Türkiye sonuçta bir imparatorluğa dayanan bir ülke, Şili
200 yıllık geçmişi olan bir ülke. Ama şöyle bir noktası var, cumhuriyet olarak
Türkiye’den daha yaşlı ve daha çok deneyimi var. Dini anlamda ise bizim dinimiz
yani Hristiyanlık, Müslümanlıktan daha eski bir din, aramızda zamansal bir fark
var. Bizim daha önce yaşadıklarımızı İslam ülkeleri yeni yaşıyorlar. Türkiye
cumhuriyet olarak da bizim yaşadıklarımızı daha yeni yeni yaşamakta, o yüzden
bu alanda zamansal bir fark var başka da hiçbir fark yok. Yaşanmışlıkların
olması gerekiyor. Bir 600 yıl sonra bizler eşit seviyeye geleceğiz.
3. Peki 600 yıl kim yerinde duracak Şili mi, Türkiye mi?
Açıkçası
şu anda sorduğunuz soru önemli bir soru, önemli bir noktadır bu konuda. Aslında
hiçbir şey durağan değildir. Şili’de de şu anda klasik bir yönetim sisteminden
çıkılıp da bir başkan onun yanında milletvekilleri olmayacak. Meclissel yani
topluluksal bir yönetim tercih edilecek artık bundan sonra. Ama bundan 600 yıl
sonra nolur onu hiç birimiz bilemeyiz ama hiçbir şeyin yerinde olmayacağı çok
aşikardır. Herkes kendine göre yeni bir değişim arayışı içerisinde mesala
şilideki öğrenci olayları ispanyadaki olaylar sosyal olarakta değişimlerin bir
göstergesi.
4. Size göre ülkeniz halkının
Türkiye hakkındaki algısı hangi unsurlarla şekillenmektedir?
Bu
alan bizim için bilinmedik bir alan. Türkiye hakkında çok az şey biliyoruz.
Açıkçası bana ilk Türkiye’ye büyükelçi olduğum söylendiğinde oturup çalışmaya
başladım Türkiye hakkında. Ama şu andaki mevcut Türkiye hakkında kafamda hiçbir
şey belirmedi. Türkiye’nin bizim kıta hakkında Güney Amerika hakkında konuşabilirim.
Türkiye’nin etkisi o tarafa çok fazla belirgin bir şekilde geçmedi, dünyanın bu
tarafındaki etkisi o tarafta daha çok yok.
5. Peki bunu geliştirmek için neler yapılabilir?
Şimdi
genel olarak kıta hakkında konuşmaktan çıkıp kendi ülkem adına olarak konuşmam
gerekirse bizim diplomatik olarak ilişkilerimiz çok eskilere dayanıyor. Sizin
de bildiğiniz gibi Şili Türkiye Cumhuriyetini ilk tanıyan ülke. O yüzden
diplomatik olarak ilişkileri ilk başlatan ülkeyiz ve ilişkiler konusunda biz
bundan daha ileri bir seviyeye geçiyoruz artık. Türkiye ile yine bir ilke imza
attık, serbest ticaret anlaşmasını imzaladık. Bu, diplomatik alandan ticaret
alanına yeni bir adımdır. Diplomatik ilişkiler ve ticari ilişkiler bir araya
geldiği zaman iki ülke için ortak paydalarda buluşma ortaya çıkacaktır.
6. Kültürel ilişkiler nasıl şekillenir?
Eskiden
belki insanlar birbirinden çok uzaktaydı ama şimdi iletişimsel ağların
yardımıyla daha da yakınlaştık aslında.
Şili
olarak biz önce Güney Amerika’daki bölüme önem verdik. Daha sonra oradan
Avrupa’ya geçtik, diğer taraftan Asya, Çin, Kore gibi bütün o diğer ülkelerle
birleşim sağlandı. Ama Türkiye takdir edersiniz ki tam orta noktada yer alıyor.
Avrupa birliğine girdiği zaman bütün ilişkiler Avrupa üzerinden gelişeceği için
ilişkiler de yeni bir boyut kazanacak.
Türkiye
çok özel bir devlet. Kültürel anlamda ne Avrupa’nın bir parçası ne de
Arap dünyasının bir parçası, çok özel bir konumda Türkiye. Bana göre
Türkiye başka bir dünya, o yüzden de bu ülkeyle farklı bir ilişkimizin olması
gerektiğine inanıyorum.
Şili
olarak 17 milyon nüfusa sahip bir ülkeyiz ama üretici bir toplumuz. Bizim
amacımız ürettiklerimizi dışarıya satmak. Bu yüzden biz bu alanda (ihracat)
oldukça başarılı olduk. Türkiye ise 70 milyondan fazla nüfusa sahip ve çok
büyük bir pazar bizim için. Çok büyük bir cazibesi var ve biz bu pazara girmek
istiyoruz.
Bu konu
hakkında önemli bir nokta daha; Şili diğer Latin Amerika ülkelerine nazaran
daha açık bir ülkedir. Diğerleri daha korumacı, bizim kadar açık değiller.
Türkler
hem Afrika’da hem de Amerika’da çok güçlüler. Sonuçta güçlü bir ülke ve hem
Afrika hem de Amerika alanında ilerleme sağlıyor. Bu da ilişkileri
etkileyecektir elbette.
Bu
noktayı da size açıklamam gerekiyor. Belki biliyorsunuzdur derslerinizde de
görmüşsünüzdür. Osmanlı İmparatorluğu dağıldığı zaman Arap ülkelerinden,
Lübnan, Suriye Türkiye’den birçok insan göçmen olarak gitti ve hepsinde de
Osmanlı pasaportu vardı. Sonuçta Şili’de böyle Arap kökenli ve doğudan gelen
insanların hepsine Türk denildi. Los
Turcos bunların isimleri. Osmanlı’dan göç eden, özellikle Arap tarafından
gelen göçmenler daha sonra Şili halkıyla o kadar güzel kaynaştılar ki,
kendilerine o kadar güzel yer edindiler ki Şili’nin bugünlere gelmesinde o
kişilerin de çok çalışmalarının payı vardır. Bu insanlar çalışmalarıyla çok üst
seviyelere gelmişlerdir. Birbirimizle o kadar güzel kaynaştık ki sonuçta
hepimiz Şililiyiz orda. İnsanlar oranın hayatına alışmışlardır. Fransa’da
gördüğünüz Müslümanlık ile Hristiyanlık arasındaki çatışma Şili’de söz konusu
değildir. Herkes birbirine o kadar kaynaşmış bir şekilde yaşıyor ki böyle bir
problem yok. Herkes Şili’lileşmiş bir durumda.
Türklerin
yanı sıra aynı dönemlerde Yahudiler de ülkemize göç ettiler. Yahudiler
kendilerini değişmemek adına zorluyorlar. Aynı konservatif yapıyı sürdürmek
istiyorlar. Bu yüzden toplumla çatışmalar yaşanıyor. Çatışmalar derken şunu
kastediyorum; kendi hayatlarını sürdürüp aynı zamanda Şili’deki sosyal yaşama
ayak uydurmaları gerekirken kendi hayatlarını sürdürmek istiyorlar. Bu yüzden
çok da iyi karşılanmıyorlar. Ama bunun karşısında, göç eden Türkler
hayata o kadar güzel adapte oldular ki, o kadar iyi yerdeler ki şu anda hiçbir
fark yok, onlar Şilililerdir bize göre.
Sizin de
bildiğiniz gibi Şili haritada ince ve uzun. Dünyanın gerçekten de uzak bir
noktası. Şu ana kadar biz o tarihsel devinim içerisinde köleleşmiş zenci ırk
gelmemiştir. Şili’de böyle farklı insan tipi yok, onun haricinde göçmenlerle
bir çatışma olmamış. Diğer ülkelerde görülen göçler olmamış. Bizim toplumumuzu
oluşturan köklerimiz İngiltere, Almanya ve çok az da İtalya’dan geliyor.
Kuşkusuz İspanyollar’ı da unutmamak gerekir.
7. Şu an Türkiye’deki mevcut hükümetten bahsetmek
gerekirse biraz siyasal İslamcı bir çizgi izliyor. Bunun ileride kültürel ilişkilerimize
bir etkisi olur mu?
Bizim
için hiçbir şekilde engel teşkil etmez. Din bizim için sadece insanların
inancıdır. Din ne bir amaç ne de bir araçtır. Benim Türkiye’de bütün gezdiğim
yerlerde, siz burada camileri bir proje şeklinde yapıyorsunuz ama bizde bu tarz
bir proje yoktur. Şili’de ne bir cami ne bir sinegog her köşede kilise şeklinde
olmuyor insanlar topluluk ne istiyorsa onu yapıyorlar.
8. Bildiğimiz gibi Sayın Büyükelçi Mersin’de bir kardeş şehir
projesine katıldı. Bu tip projelerin önümüzdeki günlerde olması muhtemel midir
yine?
Ben
onların ellerini tutuşturan kişiyim. Önümüzdeki günlerde Santiago ve Ankara’nın
bu alanda birleşmesi gibi birşey söz konusu olabilir. Şu anda konuşuluyor, bu
bir proje şeklinde değil ama konuşuluyor. Kulaktan dolma bir bilgi.
Şimdi
konuyu bitirmeden önce bir noktayı daha sizlerle paylaşmak isterim. Sosyo
kültürel alanda benim gözlemlerimden yola çıkarak ilk başta birimiz batı
tarafında diğerimiz daha oryantalist demiştik. Başlarda Türkiye bu konuda çok
daha milliyetçi. Milliyetçi derken sanatsal alanda edebiyat alanında müzik
alanında daha çok kendinize ait, kendinizin ifade edildiği noktalar söz konusu.
Ama Şili’de bu açıdan her şeyi bulabilirsiniz. Şili sanatında, edebiyatında bir
Arjantin’in bir Peru’nun bir Ekvator’un bütün etkilerini orda bulabilirsiniz,
evrensellik anlayışı vardır. Mesala ben yolda giderken radyoyu açıyorum burda
sadece belli müzikler dinliyoruz ya Türkçe ya da İngilizce. Ama Şili’de Almanca
veya Fransızca da duyabilirsiniz. Bu konuda biraz daha açığız.
9. Bu konuda dilin bir etkisi var mı sizce?
Olabilir
ama biz bu konuda olaylara daha evrensel bakıyoruz. Örneğin, ben küçükken biz
bilirdik ki Şili şarabı çok güzeldir. Bu şekilde kalsa sadece bize göre Şili
şarabı çok güzel olacaktı. Ancak daha sonra dünya marketlerine bakarak
insanların farklı olan bir tat aradığını anladık. İnsanlara göre farklı olan
tatlar güzel olandır. Bu doğrultuda, Şili kendisini bu markete açmıştır. Bu
alana girdikten sonra bakıyorlar ki, evet gerçekten Şili şarabı dünyanın en iyi
şarabı olmuştur. Kafadaki düşüncenin bir sonucudur bu aslında, bu dünyaya açık
olma zihniyetinin bir neticesidir.
10. Bu tür şeylerin biraz daha yaygınlaştırılması yani o
kültürel ilişkilerin müzikle, edebiyatla ilgili yada ortak çalışmalar
festivallerin düzenlenmesi, Türkçe bir takım eserlerin İspanyolcaya çevrilip
Latin Amerika ülkelerinde yaygınlaştırılması konusunda ne yapılabilir? Çünkü
biz çok fazla okuyoruz gerçekten şilili ya da latin amerikalı edebiyatçıları
ama bizim duyduğumuz kadarıyla türk edebiyatından latin amerika da çok fazla
şey yok çevrilmiş kaynakta çok fazla yok bunlara yönelik çalışmalar var mıdır?
Bu
karşılıklı ilişkilerde de çok önemli bir noktadır. Örneğin şu an Şili’de birçok
merkez Mandarin Çincesi öğretiyor ve birçok insan Mandarin Çincesi öğreniyor.
Çünkü Şili’nin Çin’le ilişkileri çok yoğun ve insanlar ekonomik olarak da
Çin’le ilişkiyi devam ettirmek istiyor. Bu ilişkiler geliştiği sürece diğer
alanlar da beraberinde geliyor. Başta da söylediğim gibi bizim Şili
olarak ilgi alanımızın Amerika, Avrupa, Güney Amerika, Çin ve diğer Asya
bölümündeki Kore bölgesinin olduğunu söylemiştim. Bunun karşısında Türkiye de
kendisini rahat hissettiği bölgede genişleme yoluna gidiyor. Avrupa, Amerika,
Orta Asya ve Doğu bölümüne yöneliyor. Az önce de söylediğim gibi biz belli
noktalarda birbirimizle çakışıyoruz ama tam olarak girift bir ilişki içerisine
giremiyoruz. Çünkü herkes kendisini rahat ve güvende hissettiği yerde devam
ediyor. Ama başka bir şey daha var ki, biz yakın zamana kadar Çin için de böyle
düşünüyorduk, Çin bizim için çok egzotik bir yerdi, gidip gezilip görülecek bir
yerdi. Ama şimdi dilin öğrenilmesi, birkaç merkezin açılması, ilişkilerin bu
alanda devam ediyor olması ile durum değişti. Çin artık bizim için çok büyük
bir pazardır. İlişkilerin sürdürelebileceği bir nokta haline geldi.
Toblo – 1, Ankete katılan kişlerin
cinsiyet durumuna göre dağılımı
EK – 3
Veri Analiz
Tabloları
CİNSİYET
|
|
|
Frequency
|
Percent
|
Valid Percent
|
Cumulative Percent
|
|
ERKEK
|
20
|
50,0
|
50,0
|
50,0
|
KADIN
|
20
|
50,0
|
50,0
|
100,0
|
Total
|
40
|
100,0
|
100,0
|
|
YAŞ
|
|
|
|
Frequency
|
Percent
|
Valid Percent
|
Cumulative Percent
|
|
19
|
5
|
12,5
|
12,5
|
12,5
|
20
|
7
|
17,5
|
17,5
|
30,0
|
21
|
10
|
25,0
|
25,0
|
55,0
|
22
|
3
|
7,5
|
7,5
|
62,5
|
23
|
6
|
15,0
|
15,0
|
77,5
|
24
|
3
|
7,5
|
7,5
|
85,0
|
25
|
2
|
5,0
|
5,0
|
90,0
|
26
|
1
|
2,5
|
2,5
|
92,5
|
27
|
2
|
5,0
|
5,0
|
97,5
|
30
|
1
|
2,5
|
2,5
|
100,0
|
Total
|
40
|
100,0
|
100,0
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tablo – 2,
Ankete katılan kişilerin yaşlarına göre dağılımı
Öğrenim
durumu
|
|
|
|
Frequency
|
Percent
|
Valid Percent
|
Cumulative
Percent
|
|
Üniversite
|
38
|
95,0
|
95,0
|
95,0
|
Yüksek Lisans
|
2
|
5,0
|
5,0
|
100,0
|
Total
|
40
|
100,0
|
100,0
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tablo – 3,
Ankete katılan kişilerin öğrenim durumlarına göre dağılımı
"Latin
Amerika-Türkiye arasındaki kültürel ilişkiler yeterince gelişmemiştir."
ifadesine,
|
|
|
Frequency
|
Percent
|
Valid
Percent
|
Cumulative
Percent
|
|
Katılıyorum
|
18
|
45,0
|
45,0
|
45,0
|
Katılmıyorum
|
4
|
10,0
|
10,0
|
55,0
|
Fikrim yok
|
18
|
45,0
|
45,0
|
100,0
|
Total
|
40
|
100,0
|
100,0
|
|
Tablo – 4,
Cevaplayıcıların ilk soruya vermiş oldukları cevaplar ve bu cevapların yüzdelik
dilimleri
"Coğrafi
uzaklıklar kültürel ilişkilerin gelişmesine engeldir." ifadesine,
|
|
|
Frequency
|
Percent
|
Valid Percent
|
Cumulative Percent
|
|
Katılıyorum
|
22
|
55,0
|
55,0
|
55,0
|
Katılmıyorum
|
17
|
42,5
|
42,5
|
97,5
|
Fikrim yok
|
1
|
2,5
|
2,5
|
100,0
|
Total
|
40
|
100,0
|
100,0
|
|
Tablo – 5,
Cevaplayıcıların ikinci soruya vermiş oldukları cevaplar ve bu cevapların
yüzdelik dilimleri
Seçme şansınız olsa
Latin Amerika'da mı Türkiye'de mi yaşamak isterdiniz?
|
|
|
Frequency
|
Percent
|
Valid Percent
|
Cumulative Percent
|
|
Latin Amerika
|
9
|
22,5
|
22,5
|
22,5
|
Türkiye
|
29
|
72,5
|
72,5
|
95,0
|
Fikrim yok
|
2
|
5,0
|
5,0
|
100,0
|
Total
|
40
|
100,0
|
100,0
|
|
Tablo – 6,
Cevaplayıcıların üçüncü soruya vermiş oldukları cevaplar ve bu cevapların
yüzdelik dilimleri
"Dinsel
farklılıklar kültürel ilişkileri etkiler." ifadesine,
|
|
|
Frequency
|
Percent
|
Valid Percent
|
Cumulative Percent
|
|
Katılıyorum
|
30
|
75,0
|
75,0
|
75,0
|
Katılmıyorum
|
8
|
20,0
|
20,0
|
95,0
|
Fikrim yok
|
2
|
5,0
|
5,0
|
100,0
|
Total
|
40
|
100,0
|
100,0
|
|
Tablo - 7,
Cevaplayıcıların dördüncü soruya vermiş oldukları cevaplar ve bu cevapların
yüzdelik dilimleri
Latin
Amerika-Türkiye arasında kültürel ilişkilerin geliştiirilmesi için,
|
|
|
|
Frequency
|
Percent
|
Valid
Percent
|
Cumulative
Percent
|
|
Ekonomik ilişkilerin
yoğunlaşması gerekir
|
10
|
25,0
|
25,0
|
25,0
|
Ortaklaşa kültürel
faliyetlerin, festival ve organizasyonların artırılması gerekir
|
18
|
45,0
|
45,0
|
70,0
|
Akademik düzeyde
çalışmalar yapılması ve karşılıklı araştırma merkezlerinin açılması gerekir
|
12
|
30,0
|
30,0
|
100,0
|
Total
|
40
|
100,0
|
100,0
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tablo – 8,
Cevaplayıcıların beşinci soruya vermiş oldukları cevaplar ve bu cevapların
yüzdelik dilimleri